24.02.2010

when songs are much more than songs

i miss him.
now, i can feel that i miss him.
if only he were here, just in front of me ,
i'd feel so comfortable.

it is not emotions. or anything physical.
i surely do not feel "something" for him.

it is just sometimes you need somebody,
from the past,
that makes you feel home.
makes you feel good,
bitter maybe.
but good.

i miss him.
if only he were here,
i'd look in his eyes, and i'd feel like a child ( i am a child. ) and we'd talk about songs.
the only thing we could talk about.
and i 'd be home again, for a few hours.
and i'd feel good.

23.02.2010

je vais te dire un grand secret.

Je vais te dire un grand secret J’ai peur de toi
Peur de ce qui t’accompagne au soir vers les fenêtres
Des gestes que tu fais des mots qu’on ne dit pas
J’ai peur du temps rapide et lent j’ai peur de toi
Je vais te dire un grand secret Fermes les portes
Il est plus facile de mourir que d’aimer
C’est pourquoi je me donne le mal de vivre
Mon amour

22.02.2010

iletişimin boku çıkınca.

günümüz toplumunda ilişkiler yeteri kadar karmaşık ve boktan değilmiş gibi bir de internet girdi hayatımıza.

sanki bir insanın hayatı yeteri kadar sorunlu ve stresli değilmiş gibi yeni sorunlar ve daha çok stresten başka bir şey değil internet.

ne zaman internet ve teknoloji bu kadar hayatımıza girdi?

eminim bir çoğumuz facebook öncesi hayatını hatırlamıyordur.
çok ta gerekli bir araç olmamakla beraber,
sahip olmadığınız zaman aşağılanıyorsunuz.
ötekilerin düşüncelerinden daha önemlisi iletişim kurmakta gerçekten güçlük çekiyorsunuz.
elektronik posta gelen kutuları daha az kontrol edilmekte olduğu için daha geç (ya da hiç) cevap alıyorsunuz,
etkinliklere davetiye hemen hemen artık hiç gelmiyor,
davetiyeyi geçtim etinlikten haberdar olmuyorsunuz,
güzel / kötü anlarınızı belgeleyen fotograflar elinize ulaşmıyor
(kimse kıçını kaldırıp bir elektronik postayla size göndermiyor çünkü).

artık telefon numarasından öncellikli bir durumda facebook heasabı.

kendini bunların dışında tutmak bir aptallık.
bunlara dahi olmak ise delilik.
iki ucu ...

dahil olmada ndahil olmayı denesek?
evet ben bunu deneyimliyorum su an .

21.02.2010

everything gets more complicated .
and i don.t like it.

18.02.2010

legend of the purple valley.

biriktirip biriktirip unutuyorum.
geldigi gibi yazsam belki hafifler.
-denemeden bilemezsin diyordu.
-denedim ama diyordum.
-gercekten hafifletiyor mu? gercekten yardımcı oluyormu. sorardım.
-gercekten bir işe yaramıyor aslında. cevap verirdi.

belki biriktirmekten.
gercekten geldigi gibi yazsam.
neyin ne oldugunu dusunmeden. hic bir seyi ayrıstırmadan.
belki gercekten o zaman işe yarayabilir.di
ama ben o an bellegime atıyorum.
orada dururlar. sonra oradan cıkartır uzerine dusunurum diye.
ama durmuyorlar.
bellegime attıklarım daha sonra kayboluyorlar.
cok fazla atıyorum cunku.
cok fazla bilgi.
benimle ilgili.
onlarla ilgili.
insanlarla ilgili.

-aşıkmısın?
-hayır.
-hiç aşık oldun mu?
-hayır sanmıyorum. nasıl tanımlanıldıgına baglı. ben tanımlayamıyorum henuz. evet bundan dolayı hayır olmalı cevap.
-neden?
-aşk asla karşındakiyle ilgili değildir aslında. kendinle ilgilidir.kendini çözmüş sevmiş olmalısın ki karşındakine bu denli asil duygular besleyebilesin.
iç ses: buna inandın mı sen şimdi? senin aşkta gördüğün kurtuluş. kendini sevemediğin için. kendini anlayamadığın için. biri anlarsa ve anlamana yardımcı olursa. ona aşık olursun.oluyorsun.
evet yani demek istediğim aşk bir yansıma.yanılsama. işte her neyse.
-hala sana cok aşık oluyorlar mı?
-bilmem.

bunun gibi başka şeyler de gelse aklıma.
o an o kadar berraklar ki.
diyorum işte bu. çözüm gözünün önünde bulmuşsun. eve gidene kadar aklında tutsan yeterli.
gülümseme.
ve eve gidene kadar tutamıyorum.
belki bir kelebek gibi kısa ömrlü olmaya mahkumlar bu düşünceler. bu konuşmalar.

senin gibi olmadığıma seviniyorum.kusura bakma. yanlış anlama. sadece, gerçekten acınılası durumdasın. aslında.
kendini hiç mal hissetmiyor musun?
gerçekten hiç bir şey yapmıyor musun?
bir dayanağın olsa belki daha güçlü olursun.
der.

bir kısır döngü. bir dayanağının olması için baştan güçlü olman gerekir zaten. ki seni güçlendirsin.
ben bir dayanak bulabilmek için çok zayıfım.
derim.

aslında yanlış terimler,
zayıflık-güçlülük değil mesele.

tamamiyle tembellik.
ve ne istediğini bilmekle ilgili.
ya da bu durumda bilmemek.
ve tatminsizlik.
ve sıkıntı.
her şey sıkıntıyle ilgili değil midir ki zaten ?

hayır her şey benim şımarık olmamla ilgili.
ve tatminsizlik.
ki aslında tatminsizlik de şımarıklığımın başka bir yüzü.
sadece.

15.02.2010

...we can't go on together
with suspicious minds
and we can't build our dreams
on suspicious minds...

14.02.2010

don't want to end it.
don't want him to end it.
certainly don't want to go on like that.
but don't want to deal with.

if only i knew what i want life would be much easier for me.
and for those who are around me.

and blablabla.

too tired to end this post .

11.02.2010

"yaşayacak bir Niçin'i bulunan, hemen hemen tüm Nasıllara dayanabilir."

8.02.2010

his regrets make me sad.

4.02.2010

aujourd'hui je le deteste moins.

"
-Va, je ne te hais point.
-Tu le dois.
-Je ne puis."

1.02.2010

he doesnt care about me.
but do i.
did i miss him.
the more important is, did he miss me.

every time i go away.
i dream of not coming back.
and every time i come back, i want to see things different.
and every time i come back i see things are the same. but yet i feel uncomfortable.

where is he?
did he disappeared.
he never was here.
he can't go. he never came.
he is always so far.
where am i ?
i really don't know.
i thought he could tell

blablabla.
i'd like to write so much..
but i have to study also.
i get angrier when i weep for things less important than myself.
such as studies.
i can cry because of my studies.
i sometimes cry because i miss the bus.
or just because it is cold.
or just sometimes it is too hot.