27.01.2010

in the hands of time.

..
pas encore dans une salle d'attente.

je ne sais pas comment mes voyages coincident avec mes troubles.
chaque fois que j'ai besoin de m'eloigner et de prendre mon temps pour reflechir,
je me retrouve dans un avion.

cette fille va un jour grandir.
elle y croit.

mais elle n'a pas la force.

25.01.2010

sordular : - peki ne hissediyorsun;?
cevap verdim : -üstüme gelmeyin. bir şey hissetmiyorum.bilmiyorum.
iç ses: -aslında o kadar çok şey hissediyorum ki. aynı anda. ayrıştırmak mümkün değil.
bu yüzden bilmiyorum.
bu yüzden o derdi ki : - bilmiyorum diye cevap vermeye devam edersen bir yere varamayız.

bu yüzden mi bir yere varmadık?
bilmiyorum yerine daha net cevaplar verebilseydim şu an daha iyi mi olacaktı her şey?

-bilmiyorum.

belki bir kaçış-belki de değil.
kendini sürekli bir şeylere karşı sorumlu hissetme hissi, ve sürekli bir şeylerden dolayı hayal kırıklığına uğramışcasına acı bir his.
ve buna karşı bir şey yapamamanın getirdiği aşırı kızgınlık.
ama aşırı.
-hulk mu oldun sen yine?
-evet. huh.
-ama bizim suçumuz ne bize niye yansıtıyorsun ?
iç ses: -bir şeyler yansıtmaktan aciz olan bunyem sadece belli zamanlarda kısa bir sure icin bir seyler yansıttığında neden bundan rahatsızlık hissederler ki.
dış ses: -öö şey çokta yorgunum aslında.
iç ses: - ve yine o bahane. çok yorgunum. mutsuzluğu gizlemek için. yolunda gitmeyen şeyleri gizlemek için. konuşmaktan kaçınmak için uydurduğun bir bahane.sürekli yana yahut öne düşen bir kafa. tek elinle saçını düzeltirken diğeriyle de gözünü ovuşturup karşındakine hafif kısık gözlerle bakıp, dudağına hafif bir tebessüm yerleştirip bütün sevimliliğinle : -yorgunum. çok uykum var. dersin. hep.
ama bunun sonu yok.

öyle demişti o'da: - ama bunun sonu yok. böyle devam edilemez.
her şeyin bir sonu olmalı sanki.
sonu olduğu zamanda mutlu olmazmış derler. dediler. dedi. o .
ve bu böyle gider.
böyle.

24.01.2010

the silence gets louder-heavier.

i know that every thing will perish if i remain silent.
but it's so hard to let the right words out.
especially when you know that the one you are trying to talk to doesn't hear you.

everytime. i say : - you can't solve your tiny issues if you don't learn to communicate.
you have to learn how to deal with words to understand your self.
to be understood.

everytime. i say: - you are going to lose this one if you don't talk.

and everytime you lose them.
and everytime you get sad.
and everytime you lose something inside yourself.
you can't define what it is.
but everytime you feel this bitterness.

and it goes on and on.

one day girl.
you'll know how to love.
maybe one day.

21.01.2010

cher toi,
je voulais absolument faire cette discussion,
pourtant a cause de l'alcool qui coulait dans tes veines je ne sais pas si cela a été efficace,
mais,
le fait d'avoir discuté a propos de quelques sujets .. m'ont mis mal a l'aise.
pourtant je n'ai trompé personne.
pourquoi je me sens mal alors avec des pensées si confuses?

je voulais te parler pour mettre les choses au clair.
rien n'est clair.
enfin si.
mais en moi, des noeuds et des noeuds que je ne peux defaire.

19.01.2010

dear x,

some things are going terribly wrong.
don't you think that we should talk sit and talk.
about you. me . me in you.
or us.
there is no us for now.

maybe there will be.
maybe there will not be.

it is up to you.

first we have to communicate.
talk-write-draw-scream-shout-sing.

or can we just go back to the beginning and start again?
maybe we'll do better this time.
nothing is done yet.

17.01.2010

summers rain

she said . i love you. tonight
and i felt she really does.
i. ve never needed those words so much.
since that he can.t proununced them.
since that no one could.


standing alone in a dream
where nothing is real
but oh how real it feels
there were times i lost my way
i was alone, lost in a haze
where are you now
i'll find you somehow
and do i stand alone
like a fool out in the rain


there are two path i can go by.
and i am still lookin. for the third one.

many mistakes.
and i still doin. them
i don't learn.
i don't change my ways.
and i still get hurt.

i have to grow.

10.10.08

bir yıl gecmistir uzerinden.
son anıları unutmuşsunuzdur.
eski acılar artık çok uzaktadır,
üflediğiniz sigara dumanı gibi yok olmuşlardır ama tek bir yağmur damlasıyla her şey tekrar canlanır.
bütün film sahneleri , ağladığınız şarkı sözleri tekrar gelir aklınıza.
tek bir yağmur damlasıyla içinizi sel basar.
unuttuğunuzu sandığınız görüntüler tekrar gelir gözlerinizin önüne.
ve tozlanmış bir rafta bırakılmış olan eski bir film gibi izlersiniz o akıp geçen anıları.
çok geç artık. fırtına vardır ufukta.
tek bir yağmur damlası fırtınayı getirir.
kısa bir zaman dilimi için bile olsa geçmiş kırıklıklar, hastalıklar tekrar ortaya cıkarlar.
bir yüz, bir damla.ekim ayı ve getirdikleri,
unutulmuş bir hayatın yeniden gündeme gelmesi.
mutlu gibi gözüken sönük bir yaşamda bir leke. aniden. hiç bir damlanın silemeyeceği bir leke.
ekim ay ve getirdikleri.
götürdükleri.
götürüp getirmedikleri.
getiremedikleri.